top of page
Yazarın fotoğrafıTahir Tuğser Tırpan

Kesinleşmemiş Gelir ve Giderlerin Kurumlar Vergisi Kanunu Karşısındaki Durumu

Kurumlar safi kurum kazançları üzerinden vergi ödemekle yükümlüdürler. Genel hatları ile vergi sistemimiz ticari kazançta gelir ve giderin elde edilmesinde dönemsellik ve tahakkuk esasını benimsemiştir. Dönemsellik esası, ilgili hesap döneminde yazılacak giderlerin o dönemin gelirlerinin sağlanması ile doğrudan ilgili olması gerekmektedir. Vergi Usul Kanunu'nun değerleme hükümleri dönemsellik esasına (değerleme günü) göre düzenlenmiştir. Ticari kazançlarda elde etme, tahakkuk esasına bağlanmıştır.

Danıştay’ın İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere, genel kabul gören tanıma göre tahakkuk, gelirin ve giderin mahiyetinin ve miktarının kesinleşmesi ve kişiselleşmesiyle birlikte, hukuken istenebilir duruma gelmeyi sağlayan işlemin ve olayın gerçekleşmesidir. Mahiyeti ve tutarı itibarıyla kesinleşme, taraflar arasında mevcut ticari ilişkide edimlerin eksiksiz yerine getirilmesi suretiyle karşılıklı mutabakatla belirlenen bedele hak kazanılması ve bu bedelin belirginleşerek kesinleşmesini ifade eder. Alacak ve borcun, alacaklısının ve borçlusunun kimliğinin tespiti kişiselleşmesini, muhatap tarafından istenebileceği safhaya gelmesi de borcun veya alacağın hukuken istenilebilirliğini ifade etmektedir. Bu tanıma göre, gelirin tahsil edilmiş veya giderlerin ödenmiş veya ödenmemiş olmasının tahakkuk esasına etkisi bulunmamaktadır. Mahiyeti ve tutarı itibarıyla kesinleşmiş, kişiselleşmiş bir alacak veya borç taraflar arasında varılan mutabakatla kararlaştırılmış, ancak ödeme dönemleri (vade) nedeniyle henüz ifa edilebilir safhaya gelmemiş olabilir. Yani alacağın tahsilinin talep edilmesi belli bir vadeye bağlanmış olabilir. Dolayısıyla ifa zamanı vadeye bağlanan alacak-borçların tamamı bu niteliği kazandıkları andan itibaren gerek özel hukuk, gerekse vergi hukuku açısından tahakkuk etmiş sayılırlar.


Diğer taraftan, Vergi Usul Kanunu'nun 288. maddesinde, karşılıklar; "hâsıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlar" olarak tanımlanmış ve "karşılıkların mukayyet değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerleneceği" belirtilmiştir. Ancak, işletmeler için borç mahiyetini taşıyan veya diğer bir deyişle muhtemel gider niteliğinde olan belli zararları karşılamak amacıyla ayrılan karşılıkların, vergi uygulamaları açısından gider olarak kabul edilmesi mümkün değildir.


Bu çerçevede, söz konusu gelirler veya giderler alacaklı veya borçlusu tarafından kesinleşmediği sürece gider veya gelir olarak dikkate alınmamalıdır. Dolayısıyla gelir ve giderler açısından bu esasa göre hareket edilmesinin uygun olacağı ve bu nedenle kesinleşmemiş tutarlar üzerinden hesaplanan gelirlerin vergi matrahına dahil edilmemesi gerekmektedir.

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page